Kayıtlar

OTOKRASİ, OLİGARŞİ ve DEVLET OPERASYONU

“Ergenekon operasyonu”nda bütün olan derin devlet, paralel yapı ile mücadele de iki kısma ayrıldı. Bu öykünün kısaca tarihçesini yazmaya çalıştım. Yılların melek yüzlü hizmet hareketi bir anda hedef oldu! Nakşiler, Kadiriler, Süleymancılar, Menzilciler, İrancılar yıllardır cemaate “içimizdeki yahudiler” diyerek şüphe ile baktılar. Bütün solcular ve marjinal kemalistler ise islamcı yeni gladio olarak tanımlıyorlardı cemaati. O dönem Humeyni’yi destekleyen İran taraftarları cemaati Amerikancı islamcılar diye adlandırıyorlardı. Bazı bölgelerde bu İrancı tayfalar cemaatin abilerine saldırmış ve tehdit etmişti. Refah Partisi, saygı ile andığım Necmettin Erbakan (Allah rahmet eylesin) cemaate hep mesafeli durdu… Eleştirilerini sessizce kadrolarına iletti. Refah Partililer’in iddiası ise, derin devletin Erbakan Hoca’ya karşı Amerika ve İsrail’in örgütlediği teşkilattı. Paralel yapı, cemaat veya hizmet, adına ne derseniz her şeyden haberdardı. Dedikodulara cevap vermediler. Beklediler. Kim kim...

HEMŞİRE MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ VE ZİHİN KONTROLÜ

Resim
Biraz uzun, özellikle ilk kısımlarda sıkılıp bırakmamanızı tavsiye ediyorum, çünkü can alıcı kısım sonda.. 1971’de Gayrettepe’de HZI Nöropsikiyatri Vakfı kuruldu. Vakıf New York’taki HZI Research Center’ın paraleliydi.Vakfın Yön. Kur. Bşk. Muazzez İlmiye Çığ, kurucusu kardeşi Prof. Dr. Turan İtil, vakfın ismi anneleri Hatice Zahit İtil’den geliyor. Çalışmalara ait hipotezleri Turan İtil üretiyor, koordinasyon Mahir Bozak tarafından sağlanıyor. Turan İtil Nazi Almanyası’ndan Türkiye’ye sığınan Yahudilerden Ord.Prof.Dr.Philipp Schwart’ın öğrencisiydi. Bu ilişki, vizyon ve kazandığı bilgi / beceriler ona 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya’da çalışma fırsatı veriyor. Daha sonra başarıları nedeniyle ABD’ye davet ediliyor ve çalışmalarına burada devam ediyor. Uzmanlık alanı Nöropsikiyatri’de psikofarmakoloji ve elektrofizyoloji. İlaçların ve beyine gönderilen sinyallerin, psikolojiye etkisi. Yani X ilaç beynin öfke kontrolü ile ilgili kısmındaki sinyalleri etkiliyor. İlacın kullanımıyla bireyin...

KAŞİF KOZİNOĞLU

Resim
Özel Kuvvetler’de iken Bosna’da bağımsızlık mücadelesi veren orduyu eğiterek sonrasında milli istihbarat personeli olarak Azerbaycan’da Ebufeyz Elçibey’den kalan mirasa sahip çıkmış, ordusunu eğiterek TSK’ya bağlı bir damar yaratmış sonrasında ise başta Afganistan ve Türki cumhuriyetlerde görevine devam ederek devlete rüştünü ispatlamış bir eğitim subayı / istihbaratçıdır. Korkut Eken çizgisinden gelme ve onun rahle-i tedrisatından geçmiş biridir. AKP dönemine kadar özellikle Raşid Dostum koordinasyonu birlikte Afganistan gibi ABD’nin bile etkin olmakta zorlandığı / zayıf kaldığı coğrafyada, hem Taliban hem bölgesel yönetimle irtibat ve ittifak sağlayabilmiştir. Afganistan’daki Türk birliğimizin selametinde Kaşif Kozinoğlu’nun katkısını Türkiye Cumhuriyeti’ne hizmet eden kimse inkar edemez: 2003 ten 2010’a kadar olan süreci hızlıca geçiyorum. Ama bilmeniz gereken bir kaç maddeyi paylaşmak isterim: 1) Orta Asya’daki görevinin ilk yıllarında bölgedeki cemaat personeli ile irtibat sağlamı...

AŞIK VEYSEL

AŞIK VEYSEL Dünyada tükenmez murad var imiş Ne alanı gördüm ne murad gördüm Meşakkatin adın murad koymuşlar Dünyada ne lezzet ne bir tad gördüm Ölüm var dünyada yok imiş murad Günbegün artıyor türlü meşakkat Kalmamış dünyada ehli kanaat İnsanlar içinde çok fesat gördüm Nuşveranı Adil nerede tahtı Süleyman mührünü kime bıraktı Resulü Ekrem'in kanunu haktı Her ömrün sonunda bir feryat gördüm Var mıdır dünyada gelip de kalan Gülüp baştan başa muradın alan Muradı maksudu hepisi yalan Ölümlü dünyada hakikat gördüm Dönüyor bir dolap çarkı belirsiz Çağlayan bir su var arkı belirsiz Veysel neler satar narkı belirsiz Ne müşteri gördüm ne hesap gördüm Topraktandır cümle beden Nefsini öldür ölmeden Böyle emretmiş yaradan Veysel'in toprak aşkı kadar aşık olabilmek.. https://youtu.be/2cGANgDZPj8

ÇANAKKALE ZAFERİ

ÇANAKKALE 1915 İtilaf devletleri, Orta Doğu’nun anahtarı olan bir bölgede savaşı kaybettiler. Türk uluslaşma sürecinin zirvesini askerî, politik ve ideolojik anlamda Çanakkale Savaşı oluşturdu. Cephede, ulusun geleceğini kurtarma parolasını, militarist emir – komutanın ötesinde ahlâkî bir duruş ve insanca bir varoluşun aydın tavrı ile “ya istiklâl ya ölüm” olarak belirleyen bir kuşağın fedası yaşandı. Millî kurtuluş, Çanakkale fedâsında gerçek temellerini kurdu; emperyalist İngiliz ve Fransız güçleri, vatan savaşı anlamları, insanlık onuruyla bütünleşen İslâmî direniş değerlerinin kanla yoğruluşunun sonucunda yenildiler. Kanlı siperlerde, düşmanın üzerine ölümüne yürüyüşün kararını kendi aralarında alan ve geri dönenin ölümle cezalandırılacağını belirleyen mümtaz bir aydın kuşağının özverisi, Çanakkale’yi, gerçek kurtuluş savaşı mevzisine dönüştürdü. Arap, Türk, Çerkez, Laz, Kürt birliği ile yenilen emperyalizm, böl – yönet prensibinin kurumsal düzeneklerini, egemenliğinin en önemli gü...

ASKER SUÇSUZ

Bugün sürekli konuşulan, tartışılan, yanlış bilinen, manipüle edilen bazı konulara - çok analiz yapmadan - değinmeye çalışacağım. Söylediklerimi de darbecilik, faşizm vs. gibi düşünmeyin. Ben bilimadamıyım :) olayları duygu / kalp ile değil akılla yorumlamam gerekir.  Öncelikle asker konusu; her asker emir - komuta zincirinde ilk amirine bağlıdır, onun verdiği emri uygulamakla mükelleftir. Askerlik bile yapmamış / bedelli yapmış ergen / tosuncukların yorum / demagoji / ajitasyonlarıyla olayları değerlendirmeyin. Askeri bir operasyonda emirler birlik (tugay, tabur, bölük) komutanına verilir. Komutan kendi kadrosuyla vazifesini yapar. Örneğin; Tugay Komutanı'ndan darbe emri alan Tabur Komutanı bunu emrindeki Bölük Komutanlarına iletir ve emrin gerçek kaynağını bilmemesi doğaldır. Keza sorsa bile alacağı yanıtı sorgulama şansı yoktur. Diğer yandan olayların arka planını da bilemez. Bu nedenle masumdur! Bu tercih öyle zordur ki; o an ya emri verenle hareket etmeniz gerekir ya da komuta...

ATATÜRK TÜRKİYESİ

AKP devlet mi?!  Hayır! Sadece bir siyasi parti! Türk Devleti, din devleti mi?! Hayır! Sağcı, solcu, dinci, liberal bir tarafı var mı?! Hayır! Anayasanın ilk dört "değiştirilmesi teklif dahi edilemez" hükümleri çok açık!  Hal böyleyken... "Demokrasi" çoğunluk tahâkkümüne dayanan bir rejim değildir! Bilakis, içinde karşıtları, azınlık haklarını da koruyan bir rejimdir! İktidarda AKP'nin olması, Türk Devleti'nin "din esası"na dayanan bir devlet olarak konumlanabileceği anlamına gelmez! Türkler ile her türlü "Anayasal hak" sahibi Kürtler'in Anayasa'da kurucu olarak yer alacağı manasına gelmez! Demokrasiyle yönetilen Türk Devleti'nin sınırları içinde "Müslüman halkın" çoğunluk olması, devletin bir din devletine dönüştürülmesinde bir "araç" olarak kullanılamaz! Hülasa, Hristiyan, Yahudi, Ermeni, Süryani, Rum vb kökenli vatandaşlarımız, kendi dini / etnik kıyafetleriyle kamusal alana girebiliyor mu ki, AKP kendi ...