DEVLET POLİTİKASI

Devlet içinde, 90’ların başından itibaren açık bir ayrışma / bölünme ortaya çıktı. Bölünmenin temelinde; “Türkiye’nin Ortadoğu’da kim ile işbirliği yapacağı ve dünyadaki yerinin neresi (hangi ittifak) olacağı” sorusu vardı.
Devletin bir kanadı ABD ile ittifaktan yana karar alıp bu doğrultuda eski NATO / kontrgerilla unsurları ile hareket etmeyi seçti. Bu kanat faaliyetlerini “Neo Osmanlı” / “Türkiye büyümezse küçülür” gibi mikro ideolojik temeller üzerine kurdu / gerçekleştirdi. Türkiye, Kürdistan’ın taşıyıcı anneliğini yapmalı teziyle büyük Ortadoğu projesine yol verenlerde yine aynı güç!
Devlet içindeki diğer ekip ise ABD’nin bölgesel uzun vadeli planlarında “zayıf / minimize edilmiş” bir Türkiye olduğu düşüncesinden hareketle, Abdülhamit döneminde izlenen denge politikasının güncel bir versiyonu ile birlikte İngilizlerle bölgeye inilmesi taraftarıydı. İngilizlerin sahip olduğu “bölgenin kodları” ile bizim tarihsel / kültürel bağlarımızın birleşimi Büyük Ortadoğu Projesi’nin önüne set çekmekle birlikte iki tarafın bölgede kaybettiği gücün telafisi olacağı öngörülmekte idi. Yani “win-win” 2 tarafta kazanacaktı.
İşte bu çerçeve içinde 90’ların başından itibaren devlet içi aynı zamanda dışı bir mücadele sürecine girildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 90’ların başından itibaren ABD ile örtülü bir savaş içerisindedir. Bu devlet canına kast edildiği 90’larda iki ABD / Çekiç Güç helikopterini uyarmadan düşürmüştü. Örtülü savaşın açığa çıktığı zamandır! ABD kayıtlara “hava şartları nedeniyle düşen iki helikopter” olarak geçirdiği hadiseye cevabını “Muavenet” gemimizi vurarak cevap vermişti.
Bölünme devlet kurumlarında da bölünme / kadrolaşmalara neden oldu. Hiram Abbas ile Nuri Gündeş / MİT İstanbul ve MİT Ankara mücadelesi.
Bölünmenin TSK’ya yansıması ise yıkıcıydı. Eşref Bitlis Paşa ve ekibi “Kale planı”nı gerçekleştiremeden ABD müdahalesine maruz kaldı. Eşref Bitlis ve ekibinin tasfiye kararı ABD’de verildi. ABD İncirlik üssündeki bir ekip organizesinde içeride bir gruba yaptırıldı. Teferruatına başka zaman girerim ama merhum Eşref Bitlis Paşa’nın uçağına sabotajı gerçekleştiren isim Binbaşı Cem Ersever’dir.
“1 Mart Tezkeresi” ile yapılmak istenen “90 bin ABD askerinin” güneydoğuya yerleştirilip Türkiye’nin istikrarsızlaştırılmasıydı. Kurulacak üstlere yerleştirilecek “ABD özel birlikleri” bölgede bir iç savaş altyapısını hazırlamakla kalmayıp zaman zaman İran’a çeşitli gerekçelerle yapılacak müdahaleler ile (Afganistan-Pakistan’da olduğu gibi) İran ile Türkiye’yi çatıştırmayı hedeflemekteydi. AKP / Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidara taşınmasının / Ecevit’in iktidardan indirilmesinin temel sebebi işte bu tezkeredir. Merhum Ecevit ABD ziyaretinde tezkereye baskılara rağmen onay vermeyince ertesi gün Washington Times’da çıkan yazı manidardır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Devleti ile tanışması ve gücünü görmesi 1 Mart tezkeresi oylamasına denk gelir. Parti üzerindeki tüm kontrol ve baskısına rağmen “1 Mart Tezkeresi’ni” Meclis’ten geçirmeye Recep Tayyip Erdoğan’ın gücü yetmemiştir. Tezkere oylamasından önce açık açık “tezkereye karşı olduğunu” belirten ve Recep Tayyip Erdoğan’a biat etmeyen Bülent Arınç’ı bir yere not edin!
ABD büyükelçisi geç(e)meyen tezkere sonrası Washington’a şu notu geçer: ERDOĞAN, 1 MARTTA DEVLETE YENİLDİ.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OTOKRASİ, OLİGARŞİ ve DEVLET OPERASYONU

JİTEM

KAYALARIN HAREKETİ 2023