DEMOGRAFİK SORUN

Sevgili dostlar, bugüne kadar daha çok basın ve internette bulma şansınız olmayan, spesifik bilgi / veri / istihbarat paylaştım sizlerle. Bugün bir değişiklik yapmak istiyorum. Devletin (iktidarların değil) izlediği / kırmızı çizgileri diyebileceğimiz politikaların teorik / mantıksal temellerinden konuşmak bahsetmek istiyorum. Konuyla doğrudan ilgili olarak sorumuzu soralım: Türkiye Cumhuriyeti Devleti için orta ve uzun vadede en büyük tehdit nedir?
Çoğunuzun terör dediğini duyar gibiyim ama değil! Türkiye Cumhuriyeti için uzun vadede en büyük tehdit; nüfus artış hızı / demografik sorunlardır. Devletin bu tehditi görmesi ve çalışmalar yapması 60’ların ortalarına denk gelir. DPT Uzun Vadeli Planlar Dairesi çatısı altında Yalçın Küçük dahil pek çok yetkili bu konuda gizli çalışmalar / araştırmalar yaptı. 2030 yılında Kürt nüfusunun Türk nüfusunu geçeceği öngörüldü. Çözüm olarak; Kürt nüfusunun Türkiye geneline eşit olarak dağılımı sağlanarak Türk nüfusu ile homojenize edilmesine karar verildi. PKK’nın temel kuruluş nedenlerinden bir diğeri de budur (daha önce anlattığım nedenlere ek olarak). PKK sayesinde doğudan batıya doğru bir göç hareketi sağlandı ve bunda başarılı da olundu. Göç hareketini daha cazip hale getirmek için İstanbul gibi metropollerde 80’lerin ortalarından itibaren özellikle Kürt vatandaşlara belediyeler dahil olmak üzere istihdam sağlandı. Siyasette bir kürt temsil / ağırlığı söz konusu değilken adeta kürtlere pozitif ayrımcılık uygulanan bir dönem oldu. 10 yıl içerisinde en alt ekonomik sınıftan gelen Kürtler birden garson olarak çalıştığı yerin sahibi / pazarcı / büfeci / otobüscü oldu! Bu projenin son aşaması ise 90’ların ortasında Karadeniz mafyasının tasfiye edilip yerine Kürt mafyasının ikame edilmesidir.
Öcalan’ın sürekli tekrar ettiği “Kürt kadınlarını özgürleştireceğiz” cümlesinin gizli bir demografik işlevi olduğunu düşündünüz mü hiç? Sizlere daha önce Türk Devleti’nin İsrail kontrolünde Erbil merkezli bir Kürt Devleti’ne karşı PKK’ya gizliden destek verdiği söyledim.
İşte bu Erbil merkezli Kürt Devleti’nin temsilcileri, 2011 Türkiye ziyaretlerinde “nüfus artışımız” konusunda ne demişler, dikkatle okuyun:
“Eskiden Mersin üzerinden denize açılan bir Kürdistan istiyorduk, artık vazgeçtik. Çünkü siz Türkler Anadolu’yu bin senede türkleştirdiniz.
Biz Erbil yönetimi yüz senede kürtleştirebiliriz.”
Bu açıklama, demografik savaş anlayışının Barzani çizgilerini gösterir niteliktedir. Molla Barzani’nin 26.09.1966’da Yeni İstanbul Gazetesi’nde manşetten verilen söyleşisinde şöyle der: “İkinci hedefimiz Türkiye’dir”. Hal böyleyken, sevin ya da sevmeyin; Türkiye Cumhuriyeti’nin devamı için Türkiye kürtlerine ihtiyacımız olduğu aşikar. Konuyla alakalı olarak Suriye’den gelen 2 milyon mülteci konusuna değinelim; devletin 2 milyon mülteciye bakışı aynı çerçevededir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 2 milyon Suriye’li mülteciye bakışı ektedir:
image
image
image
Peki Birinci Körfez Savaşı’nda neden Kuzey Irak’tan böyle büyük bir mülteci akınına izin verilmedi? Kuzey Irak’tan gelebilecek Kürt nüfusun bölge ve ülkede sosyolojik uyumsuzluk / sorunlara yol açacağı / homojonize olamayacağı öngörüldü. Suriye’den gelen mülteciler ise uyum konusunda daha başarılı ve Türk – Kürt nüfus dengesi üzerine olumsuz etkileri yok.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

OTOKRASİ, OLİGARŞİ ve DEVLET OPERASYONU

JİTEM

KAYALARIN HAREKETİ 2023